sabah alarm sesi ardından evdekilerin saat 8 oldu baskısıyla yataktan kalkılır..ama bir süre ortada boş boş dolanılır..üstüne bir de ağrıyan 20 lik dişi eklenir,yutkunma zorluğunu da unutmamak lazım tabi..evet güne mükemmel bir başlangıç yaptım..yaş 30 a gelirken çıkan 20 lik dişlerde şaka gibi..
zar zor 2 lokma bir şeyler tıkınırsın..sabah aç uyanırım ama hemen yemek yiyemiyorum..mide sorunlarım var..benim gibi asabi ve sinirli insanların en büyük problemi..ee bu şehirde yaşayıp,sabah erken işe giden insanların ortak problemi..
giyin kuşan ve düş yollara..uzun,kalabalık bir yoldayım..
istanbul baya kalabalıklaştı..artık kaldırımlarda yürümek iyice imkansızlaştı..insan kalabalığının yanı sıra kaldırımlara koyulan arabalarda sinirleri bozmak için birebir yöntem..fakir ülkeyiz sözde ama araba kaynıyor memleket..çözemediğim bir sürü konu var..çözebilicek gibi de görünmüyorum..trafik beni çıldırtmasın,mideme ağrılar girmesin diye tercihimi deniz yolundan yana yapıyorum..ohh ferah ferah geçiyorum karşıya..tabi mali yönden ferah olmuyor..daha tuzluya geliyor.
o açığa bir de doktor parası ekleniyor..mide ağrıların geçeceğine büyük bir artış gösteriyor.ay sonunu getirmeyi bırak,ayın ortasında tıkılı kalıyorsun..ahhh bu ülkeyi ve getirilerini çok seviyorum..(!)
yolda yürümeyle ilgili bir büyük problemimde nedense her acelem olduğunda önüme ağır yürüyen insanların geçmesi..sollayıp şahsı sağa geçerim,bir bakarım o da yön değiştirmiş,hemen bende tekrar yön değiştiririm şahıs sanki arkasında bir 3. gözü varmışta, beni delirtmek istiyormuş gibi yine önüme geçer..bu böyle bi 5 dakika sürer..delirir "öfffff" lerim seslice,birde kıl kıl bakar.
töbe töbe..bunlar hep benim başıma mı gelir yoksa yalnız değil miyim öğrenmek istiyorum..motor kıyıya yaklaşır ve iniş için sıraya girilir..her motordan ya da gemiden inerken abuk subuk paranoyalar yaşıyorum..ya düşer araya sıkışırsam,ya çantam düşerse,telefonum elimden fırlarsa...
bu şehir insanı paranoyak yapıyor..bir de her arkandan yürüyeni kapkaçcı sanma durumu...kolay değil istanbul da yaşamak..bu ülkenin bir vatandaşı olmak..
beşiktaşta üst geçitten karşıya geçtim,spor olsun diye merdivenleri tercih ediyorum..çok sportmenim..son merdivenleri de inerken,merdivenlere tünemiş bir belediye işcisi gördüm..bütün gün yurdum insanının bıraktığı pislikleri toplamaktan yorulmuş,tünemişti merdivenlere..baktım eli cebine gidiyor..cebinden jelibon çıkardı,colalı..küçük bir gülümseme geldi yüzüme..bir anda onunda insan
olduğu geldi aklıma,her ne kadar bu ülkede insan muamelesi görmesede;o da insan,o da çocuktu ve içinde hiç bitmeyecek bir çocuk yaşıyordu..
25 Ağustos 2008 Pazartesi
22 Ağustos 2008 Cuma
mutluluk perisi
efsaneye göre kaz dağlarının tepesinde,her yer günlük güneşlikken gölge olan ağacın altında mutsuzluk tanrısının gizli evi varmış..gerçekten mutsuz olan ve çaresinin olmadığı masumlara bir dilek hakkı tanırmış ve bu dilek senin isteyebileceğin değil,mutsuzluk tanrısnın sana sunduğu bir dilekmiş ve tercih yapman gerekirmiş..ve bu tercihin sonunda mutsuzluk tanrısı dileğini gerçekleştirirmiş..
böyle anlatmıştı,günün birinde biri bana..efsane olduğuna inanmayıp,gerçek olduğunu kabul etmiştim ilk duyduğum anda..mutsuzluktan yıkılan bedenim ve ruhumun çaresinin,kaz dağlarındaki her daim gölge ağacın altında olduğuna inanmıştım..
küçük bir kızdım,mutsuzdum;büyük bir kızım,hala mutsuzum..ve artık mutlu olmalıydım. üstümdeki tişörtüm,altımdaki kotum ve küçük çantamla çıktım yola;kaz dağlarına.. mutluluğu aramaya..doğanın mucizelerinden gözlerimi ayıramadan,hayranlıkla vardım kısa sürede dağın sonuna...ulaştım gölge ağaca..tek yapmam,içten,saf duygularımla seslenmekti tanrıya..çıkarsız,kinsiz,nispetsiz..durdum,düşündüm,baktım..ayaklarımın altında olan şehre,denize,ağaçlara,pire kadar insanlara,kuşlara,evlere,ufka..havayı içime çektim,derin derin..kafam döndü,güldüm;kuş seslerini dinledim..o an çok mutluydum..belki de buydu aradığım mucize...!
insan olduğum için,tabiki yetinemedim..tekrar ağacın altına vardım.. baktım,inceledim,dinledim..
bir ses,bir görüntü,bir işaret aradım..bulamadım..nasıl seslenmeliydim acaba?oturdum ağacın altına başladım düşünmeye..tüm hayatımı gözden geçirdim..mutsuzluklarımı sıraladım kalbimde,beynimde..yalnızlığımı düşündüm..bir yere ait hissetmeyişimi kendimi..serin bir rüzgar esti,tenime değdi..üperdim,tüylerim diken diken oldu..o an hissettim ona ulaşmak üzere olduğumu..artık sabırsızlanmaya başlamıştım,kendime heyecan yaratmayı bırakıp ona seslendim...
"tanrım,duyuyor musun beni?öylesine mutsuzum ki,öylesine yalnızım ki,tek çarem sensin..sen ve senin merhametin..yalnızlığım,çaresizliğim,dinmeyen gözyaşlarımla sana geldim..uzun yolları aştım,mucizelerine hayran kaldım ve geldim ayaklarına.. yardım et bana..yalvarırım sana..."
-sen,küçüğüm..hoş geldin bana..ben mutsuzluk tanrısı ve yer yüzündeki tüm canlıların mutsuzluğunu bilir,görür ve beklerim gelmeleri için bana..ama inanmazlar,efsane derler o mutsuz hayatlarında sürünmeye devam ederler..sen bana inandın,karşımdasın ve çaren benim..senin tanrınım!
ahh tanrım,şükürler olsun sana..o kudretli sesini duyarım ama dokunamam sana..bir izin verde görsün şu gözler seni..mutluluğu tatsın saniyeliğine..
-bana inandın ve geldin öyleyse görmelisin beni..
ahhh tanrım..teşekkürler ederim sana..inanmıyorum yusufcuk uçuşuyor tepemde..
-şimdi sıra dilekte..
ama hani görecektim seni..?
-gördün yaa az önce..
nerede?göremedim ki..bir dakka..yoksa?
-evet akıllı kızım,o bendim..
sen yusufcuk oldun,benim için öyle göründün..kişinin sevdiği şekle büründün..bunu ancak sen yapabilirsin karşılıksızca..
-sana dileğini sunuyorum..mutsuzsun ve mutlu olmak istiyorsun ama kendi mutluluğun mu başkalarının mutluluğumu?tercih senin..
ben bencil olmak istemiyorum..bazen düşünüyorum mutlu olmayı beceremiyeceğimi.. seçsem kendi mutluluğumu,etrafımdaki herkes mutsuzsa ben mutlu olsam kaç yazar..ama etrafımdakiler mutluysa ben bir şekilde olurum mutlu..belki yalnız kalacağım sonsuza kadar ama yine de tercihimi başkalarının mutluluğu yönünde yapacağım tanrım..bazen hep hayal kurarım;minik bir peri olmayı dilerim, insanlar uyurken gece başucuna gidip mutluluk dağıtmak,onlara güzel rüyalar gördürmek,sabah uyandıklarında dileklerine kavuşmuş olmalarını sağlamak..
-o zaman sana bir dilek daha sunacağım ve yine tercih yapman lazım..karar senin..bu ilk dilekten daha zor,iyi düşün ve karar ver..
dinliyorum..
-eğer bu kadar çok mutluluk dağıtmaktan hoşlanıyorsan,seni o istediğin küçük peri yaparım ama insan olmıcaksın artık ve aileni,dostlarını bir daha göremiceksin..anca uyurken başuçlarına konup,minik değneğinle onlara istediklerini verebilceksin..ya da aynen hayatına böyle devam edip ilk dileğin gerçekleşcek ve etrafındakiler mutlu olcak sadece..
gerçekten tercih zor ama galiba ben ne istediğimi biliyorum..tanrım zamanında bende çok insanı üzdüm,kırdım,artık değişsemde yinede küçük oyunlar ve mucizeler yaratmaktan daha çok şey istiyorum..zor olsada,sevdiklerime,dokunamamak,sarılamamak, öpememek ben yine de o hep hayalini kurduğum dilek perisi olmayı bekliyorum hemen şu anda..
-öyleyse artık o minik perisin,güzel kanatlarınla uç uçabildiğin yere,dağıt dağıtabildiğin mutlulukları..sıkıldığında yalnızlıktan gel kaz dağlarındaki gölge ağacın yanına..yolun açık olsun minik perim...
yalnız doğdum,yalnız yaşadım,yalnız öldüm diyeceğim ama en azından mutluluk dağıtmış olacağım..
evet yusufcuklar gösterin bu yolu bilmeyen minik periye yolu..gerçekleşmesi gereken milyarlarca dilek var...
insanoğlu hayatındaki işaretlere dikkat et ve onu takip et..mucizene kavuş..minik periler her saniye etrafımızda uçuşurken onları görmemek ve işaretleri es geçmek ne üzüyor onları..
böyle anlatmıştı,günün birinde biri bana..efsane olduğuna inanmayıp,gerçek olduğunu kabul etmiştim ilk duyduğum anda..mutsuzluktan yıkılan bedenim ve ruhumun çaresinin,kaz dağlarındaki her daim gölge ağacın altında olduğuna inanmıştım..
küçük bir kızdım,mutsuzdum;büyük bir kızım,hala mutsuzum..ve artık mutlu olmalıydım. üstümdeki tişörtüm,altımdaki kotum ve küçük çantamla çıktım yola;kaz dağlarına.. mutluluğu aramaya..doğanın mucizelerinden gözlerimi ayıramadan,hayranlıkla vardım kısa sürede dağın sonuna...ulaştım gölge ağaca..tek yapmam,içten,saf duygularımla seslenmekti tanrıya..çıkarsız,kinsiz,nispetsiz..durdum,düşündüm,baktım..ayaklarımın altında olan şehre,denize,ağaçlara,pire kadar insanlara,kuşlara,evlere,ufka..havayı içime çektim,derin derin..kafam döndü,güldüm;kuş seslerini dinledim..o an çok mutluydum..belki de buydu aradığım mucize...!
insan olduğum için,tabiki yetinemedim..tekrar ağacın altına vardım.. baktım,inceledim,dinledim..
bir ses,bir görüntü,bir işaret aradım..bulamadım..nasıl seslenmeliydim acaba?oturdum ağacın altına başladım düşünmeye..tüm hayatımı gözden geçirdim..mutsuzluklarımı sıraladım kalbimde,beynimde..yalnızlığımı düşündüm..bir yere ait hissetmeyişimi kendimi..serin bir rüzgar esti,tenime değdi..üperdim,tüylerim diken diken oldu..o an hissettim ona ulaşmak üzere olduğumu..artık sabırsızlanmaya başlamıştım,kendime heyecan yaratmayı bırakıp ona seslendim...
"tanrım,duyuyor musun beni?öylesine mutsuzum ki,öylesine yalnızım ki,tek çarem sensin..sen ve senin merhametin..yalnızlığım,çaresizliğim,dinmeyen gözyaşlarımla sana geldim..uzun yolları aştım,mucizelerine hayran kaldım ve geldim ayaklarına.. yardım et bana..yalvarırım sana..."
-sen,küçüğüm..hoş geldin bana..ben mutsuzluk tanrısı ve yer yüzündeki tüm canlıların mutsuzluğunu bilir,görür ve beklerim gelmeleri için bana..ama inanmazlar,efsane derler o mutsuz hayatlarında sürünmeye devam ederler..sen bana inandın,karşımdasın ve çaren benim..senin tanrınım!
ahh tanrım,şükürler olsun sana..o kudretli sesini duyarım ama dokunamam sana..bir izin verde görsün şu gözler seni..mutluluğu tatsın saniyeliğine..
-bana inandın ve geldin öyleyse görmelisin beni..
ahhh tanrım..teşekkürler ederim sana..inanmıyorum yusufcuk uçuşuyor tepemde..
-şimdi sıra dilekte..
ama hani görecektim seni..?
-gördün yaa az önce..
nerede?göremedim ki..bir dakka..yoksa?
-evet akıllı kızım,o bendim..
sen yusufcuk oldun,benim için öyle göründün..kişinin sevdiği şekle büründün..bunu ancak sen yapabilirsin karşılıksızca..
-sana dileğini sunuyorum..mutsuzsun ve mutlu olmak istiyorsun ama kendi mutluluğun mu başkalarının mutluluğumu?tercih senin..
ben bencil olmak istemiyorum..bazen düşünüyorum mutlu olmayı beceremiyeceğimi.. seçsem kendi mutluluğumu,etrafımdaki herkes mutsuzsa ben mutlu olsam kaç yazar..ama etrafımdakiler mutluysa ben bir şekilde olurum mutlu..belki yalnız kalacağım sonsuza kadar ama yine de tercihimi başkalarının mutluluğu yönünde yapacağım tanrım..bazen hep hayal kurarım;minik bir peri olmayı dilerim, insanlar uyurken gece başucuna gidip mutluluk dağıtmak,onlara güzel rüyalar gördürmek,sabah uyandıklarında dileklerine kavuşmuş olmalarını sağlamak..
-o zaman sana bir dilek daha sunacağım ve yine tercih yapman lazım..karar senin..bu ilk dilekten daha zor,iyi düşün ve karar ver..
dinliyorum..
-eğer bu kadar çok mutluluk dağıtmaktan hoşlanıyorsan,seni o istediğin küçük peri yaparım ama insan olmıcaksın artık ve aileni,dostlarını bir daha göremiceksin..anca uyurken başuçlarına konup,minik değneğinle onlara istediklerini verebilceksin..ya da aynen hayatına böyle devam edip ilk dileğin gerçekleşcek ve etrafındakiler mutlu olcak sadece..
gerçekten tercih zor ama galiba ben ne istediğimi biliyorum..tanrım zamanında bende çok insanı üzdüm,kırdım,artık değişsemde yinede küçük oyunlar ve mucizeler yaratmaktan daha çok şey istiyorum..zor olsada,sevdiklerime,dokunamamak,sarılamamak, öpememek ben yine de o hep hayalini kurduğum dilek perisi olmayı bekliyorum hemen şu anda..
-öyleyse artık o minik perisin,güzel kanatlarınla uç uçabildiğin yere,dağıt dağıtabildiğin mutlulukları..sıkıldığında yalnızlıktan gel kaz dağlarındaki gölge ağacın yanına..yolun açık olsun minik perim...
yalnız doğdum,yalnız yaşadım,yalnız öldüm diyeceğim ama en azından mutluluk dağıtmış olacağım..
evet yusufcuklar gösterin bu yolu bilmeyen minik periye yolu..gerçekleşmesi gereken milyarlarca dilek var...
insanoğlu hayatındaki işaretlere dikkat et ve onu takip et..mucizene kavuş..minik periler her saniye etrafımızda uçuşurken onları görmemek ve işaretleri es geçmek ne üzüyor onları..
21 Ağustos 2008 Perşembe
kötü insanları tanıma senesi;
anlatmak istediklerime bundan daha uygun bir başlık olamazdı herhalde..bir seneyle sınırlı değil tabiki kötü insanları tanımak..kimbilir belkide her salise geçiyorlar hayatımızdan..kimileri içine giriyor hayatımızın,kimileriyse geçip gidiyor öylesine..
birde bile bile sokmak var onları hayatımıza!kötü olduğunu içinin ta derinlerinde hissetsende "belki" diyorsun,bir umut sokuyorsun hayatına!umutsuz yaşanmaz ama hissediyorsan içinde,küçükte olsa varsa tedirginlik kalbinde,sokmamamlısın onu içeriye!!tamam yaptın bir hata,soktun içeri..ve bıçakla deşerek çıkarttın dışarı..çek bakalım şimdi acıları..
diğer bir hata da;böyle bir insanı sokup,deşip,kendini kurtardıktan sonra,tekrar sokmak o yaralı bölgeye..akıllanamamak!hislerine inanmayıp,yeniden senle oynanmasına izin vermek..üstüne bir de akıllıyım diye geçinmek...!?
zaaflarımız bizi birer köle yapıyor farkında olmadan..belki kendimize inanmıyoruz.. belki kendimizi sevmiyoruz yeteri kadar..izin veriyoruz bizi acıtmalarına!sevmeyi bilmiyoruz;sevilmeyide..peki biz insanoğlu neyi biliyoruz? bencil olmayı?evet!!komplekslerimize yenilmeyi? evet onuda çok iyi biliyoruz..
neden kendimizi olmadığımız gibi göstermeye çalışırız?neden zayıf yönlerimizi abartırız?neden eksiklerimizi kabul edip,onları kurtarmaya çalışmaktansa,fazlalık gibi gösteririz?kimse o kadar üstün değil ki..var herkesin zayıfları..
maskelerimiz yapışmış suratlarımıza,biz olmuş!kurtulamayız istesekte..kalplerimiz kırık!onaramayız,tükenmişiz..aşklarımız yalan,hayatlarımız yalan..özelinin özeli var!
anlatma dostuna,anlatır dostuna demiş atalarımız!kim var peki senden başka?sende oynarsan kendine,nereye gider böyle..neden sevdiklerimizi olduğu gibi kabul edemeyiz?neden onları bir hamur gibi istediğimiz kıvama getirmek için uğraşıyoruz?sevmek; onu olduğu gibi kabul etmek değil midir?zaten onu,o olduğu için sevmez misin?o zaman sevmiyoruz ki birbirimizi..ve yine başlıyoruz kendimizi ve sözde sevdiğimizi kandırmaya!
hayat ne kadar çelişkili..bir yanda olmadığı gibi görünenler var..bir yanda da olduğu gibi görünenlere kıvam vermeye çalışanlar!istediğini beceremeyince çekip gidenler..
evet o duygu dolu zamanlardan sonra,pes edip gidenlerin ardından kanar bir yerlerimiz
yanar gözlerimiz,susar dudaklarımız..zamana yayılarak azalır acılarımız ama bitmez.. nokta olarak kalır sende..kalbin böyle noktalardan oluşur..sonra öğrenirsin aşk büyük bir yalandı!sevgi kutsaldır,en büyük yalandı..sende gidersin,artık sende unutursun aşkı..yalan edersin sevgiyi..sana da öğretirler kötü olmayı..ve artık sende o cümlenin içinde varsındır..
"kötü insanları tanıma senesi..."
madem öyle,başlasınlar beni de tanımaya..
birde bile bile sokmak var onları hayatımıza!kötü olduğunu içinin ta derinlerinde hissetsende "belki" diyorsun,bir umut sokuyorsun hayatına!umutsuz yaşanmaz ama hissediyorsan içinde,küçükte olsa varsa tedirginlik kalbinde,sokmamamlısın onu içeriye!!tamam yaptın bir hata,soktun içeri..ve bıçakla deşerek çıkarttın dışarı..çek bakalım şimdi acıları..
diğer bir hata da;böyle bir insanı sokup,deşip,kendini kurtardıktan sonra,tekrar sokmak o yaralı bölgeye..akıllanamamak!hislerine inanmayıp,yeniden senle oynanmasına izin vermek..üstüne bir de akıllıyım diye geçinmek...!?
zaaflarımız bizi birer köle yapıyor farkında olmadan..belki kendimize inanmıyoruz.. belki kendimizi sevmiyoruz yeteri kadar..izin veriyoruz bizi acıtmalarına!sevmeyi bilmiyoruz;sevilmeyide..peki biz insanoğlu neyi biliyoruz? bencil olmayı?evet!!komplekslerimize yenilmeyi? evet onuda çok iyi biliyoruz..
neden kendimizi olmadığımız gibi göstermeye çalışırız?neden zayıf yönlerimizi abartırız?neden eksiklerimizi kabul edip,onları kurtarmaya çalışmaktansa,fazlalık gibi gösteririz?kimse o kadar üstün değil ki..var herkesin zayıfları..
maskelerimiz yapışmış suratlarımıza,biz olmuş!kurtulamayız istesekte..kalplerimiz kırık!onaramayız,tükenmişiz..aşklarımız yalan,hayatlarımız yalan..özelinin özeli var!
anlatma dostuna,anlatır dostuna demiş atalarımız!kim var peki senden başka?sende oynarsan kendine,nereye gider böyle..neden sevdiklerimizi olduğu gibi kabul edemeyiz?neden onları bir hamur gibi istediğimiz kıvama getirmek için uğraşıyoruz?sevmek; onu olduğu gibi kabul etmek değil midir?zaten onu,o olduğu için sevmez misin?o zaman sevmiyoruz ki birbirimizi..ve yine başlıyoruz kendimizi ve sözde sevdiğimizi kandırmaya!
hayat ne kadar çelişkili..bir yanda olmadığı gibi görünenler var..bir yanda da olduğu gibi görünenlere kıvam vermeye çalışanlar!istediğini beceremeyince çekip gidenler..
evet o duygu dolu zamanlardan sonra,pes edip gidenlerin ardından kanar bir yerlerimiz
yanar gözlerimiz,susar dudaklarımız..zamana yayılarak azalır acılarımız ama bitmez.. nokta olarak kalır sende..kalbin böyle noktalardan oluşur..sonra öğrenirsin aşk büyük bir yalandı!sevgi kutsaldır,en büyük yalandı..sende gidersin,artık sende unutursun aşkı..yalan edersin sevgiyi..sana da öğretirler kötü olmayı..ve artık sende o cümlenin içinde varsındır..
"kötü insanları tanıma senesi..."
madem öyle,başlasınlar beni de tanımaya..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)