Hakkımda

Fotoğrafım
Gülüyorum,ağlamamak için; aslında ağlamayıda beceremezdim. Gülmeyi de beceremiyorum ya,sadece kafamın içinde gülebiliyorum, oradada kahkahalarım gözyaşlarımdan bile daha acı...

18 Nisan 2010 Pazar

gidin be kardeşim.

egolarınızı, saplantılarınızı, kıskançlıklarınızı, olmadığınız gibi olmalarınızı, kaprislerinizi, narsistliğinizi, sahteliğinizi ve dahası kendizi alıp gidin be kardeşim...
öyle sinirliydiki herkese bağırdı durdu sadece... herkesi kovmak istediği hayatından.. başka bir semte ya da şehire ya da ülkeye gidesi geldi.. gitmek istedi, sırtındaki yükleri yolun ortasına bırakıp kaçmak istedi o semte doğru. ya da şehire.. ya da ne bilim ülkeye.. belki kore'ye...
bebekliğine dönmek istedi; tek sorunun, istediği oyuncağı almayan annesine kızgın olduğu günlere. hey gidi günler, ne kolay o zamanlar hayat.. ve o kolay hayattan kurtulup büyümek isterdik hep çılgınca..
büyüdükte ne oldu, hayatımıza, yüreğimize kazınan acılardan başka? arada bu acıları hafifletici küçük mutluluklarla avunduk durduk. sevdiklerimize sığındık başka bir sevdiğimizi attığı kazıkta.. kazıklar bitmedi, sevmelerde...herşey hep aynı yerinde.. ama biz değiliz.. biz hep gidiyoruz bir yerlere. kimi zaman zorunlu, kimi zaman ayaklar gider sebepsizce.. ama gitmeliyiz işte.. aynı yerde durulmaz ki..
işte böle bir çıldırış wardı içinde.. bağırıp duruyordu.. evet kendisi dişiydi ama aybaşı değildi.. sadece bunalmıştı.. dünya yalan söylüyordu ve o da dinliyordu, sesi çıksada bastırılıyordu.. daha ne yapsın çıldırmayıp?! susturuluyordu.. çünkü kandırılmak hoşlarına gidiyordu, gerçekler ağırdı.
yalanlar benimsenmişti. güzel gelmişti. o zaman susturulmalıydı..

12 Nisan 2010 Pazartesi

kıy-mık

kalbime bir kıymık battı..derinlere inmeden çıkarmak için çabaladım durdum.ama nafile çıkmıyor..yardım elleri uzandı,dünyadaki bütün cımbızları ayaklarıma serdiler sevdiklerim ama yok kıymık çok azimli.hızlı hızlı ilerliyor içlere..acıtıyor..onu bir uzvum gibi görmeye çalışıyorum, bedenim bağışıklık kazanmaya çalışıyor.arada varlığı unutulsada acıtmadan geçmiyor bazı günler..
acısı fiziksellikten çıktı..sıkıntı yaratıyor sadece...çok sıkıyor,acıtması sıkıyor..yoksa acı rahatsız etmiyor..ruhum alıştı,bedense sorun yok modlarında...ama yarattığı sıkıntı kimi zaman içimi boğuyor..tam bölgesini kestirsem ameliyat olup kurtulucağım kendisinden..ama bu kadar masraflı olması da sıkıyor..
içten içe onla savaşıyorum,pes etmesini ve kendisini atmasını bekliyorum vücudumdan.. şimdilerde bir savaşa dönüştü bu;kıymıkla benim aramdaki küçük bir savaş..ya o pes edecek ya ben! azimliyim o kıymığı atıcam bedenimden..ruhuma işlemesi imkansızlaştı,ruhum atalı çok oldu..sıra bedende..onun galip gelmesine izin veremem..bunca zaman nelerle savaştım,bir kıymığa mı yenileceğim?!hayır tabiki..ya ben kazanacağım ya ben! dahası olmaz,kabullenilemez!
bugünlerde olumsuz herşeyle savaş halindeyim..yenilmeyi kabul etmem..
bence bana bulaşmamalı,bence benden uzak durulmalı,bence benden kaçılmalı...

5 Nisan 2010 Pazartesi

yemem,asla yemem..

serkan dedi ki bana;
"bence bizi filmler zehirledi"
bende dedim ki ona;
"olabilir ama artık biliyoruz,kanmaya gerek yok"
konumuz mu? tabiki aşk...
bu sıralar tek ilgi konum bu...aşık mıyım?hayır,olabilir miyim?o da hayır..neden mi ilgileniyorum? ee hayatta en çok kafa patlattığımız ama bir türlü çözüm bulamadığımız,her ne kadar kaçsakta yine yakalandığımız konu bu değil mi? bende üstüne gitmeye,sorgulamaya ve bir çözüm bulmaya(kendimce ama) karar verdim.. bulduğum tek birşey var o da;boşa zaman,kayıp..
tamam şuan kalbin boş olduğundan diyeceksiniz ama kalbim boşta değil...sadece yanım boş...
gerçek olan sadece sebepsiz,şartsız,koşulsuz sevgi..o da insanlığın çoğunda var olmayan,genelde hayvanlara özgü ama insanlığa da sinmesini istediğim bir sevgi biçimi...
birazda ilahi bir sevgi...ama ne gezer,insanların duyuları kapalı,maddesel takılınıyor... istisnalar kaideyi bozmaz...kurunun yanında yaş telaş yapmaz der, sagopa kajmer den alıntımı yapar bu küçük denemeye son veririm...

4 Nisan 2010 Pazar

...

bu aralar çok düşünüyorum,çok kafa yoruyorum ilişkilere,aşka...bir anlam bulmaya çalışıyorum ama herşey hep anlamsızlaşıyor sonunda...peki neden hep anlamsız şeylerin peşinde koşuyoruz..
neden biz,bizim için hep en kötüsünü ve çıkmaz yolu tercih ediyoruz...
yoksa uğraşmayı sevdiğimizden mi?
kimi huzur arıyor ilişkilerinde...kimi koşturmayı seviyor...kaçsında kovalayayım..ya da kovalanayım..ben yoruldum bu sonu gelmez,yorucu hikayelerden...
ya ben ne arıyorum?neye inanıyorum?aşka olan inancımı kaybettim..sevgiye olan kalıcı,o değişmez.. çünkü bir tek karşı cinse duyulan bir duygu değil..cins olayları girdimi karmaşıklaşıyor herşey...hırsa ve tutkuya dönüşüyor..
sevmek nasıl birşey?nasıl sevilir,nasıl sevinilir?
kendimce biliyorum,bilenlere de sahibim..ama ya diğerleri,onlar?
onlar nasıl öğrenecekler..bu zamana kadar öğrenememişler,umut var mı?
vazmı geçmeli aşklardan,aşık olunmalardan?yollarımıza mı bakmalı?arada umudum oluyor, evet kızım sabret ruh eşin var ve onu bulacaksın..sonra yok ya kandırma kendini...
bazen ilişki yaşamak, bazen yaşamamak, bazen ortada kalmak...ya da hiç birşey hissetmemek..
bu gece için bu kadar kafa karışıklığı yeter...
ee ben gideyim o zaman,sakin diyarlara...