Hakkımda

Fotoğrafım
Gülüyorum,ağlamamak için; aslında ağlamayıda beceremezdim. Gülmeyi de beceremiyorum ya,sadece kafamın içinde gülebiliyorum, oradada kahkahalarım gözyaşlarımdan bile daha acı...

28 Ocak 2014 Salı

doyumsuzluk

zamansız anlarda, aklıma gelen bir sürü hikaye, zaman varken hiç gelmiyor. yaz sil, sil yaz takılıyorum. çok yazasım var ama bir şeyler çıkmıyor. oysaki işim gücüm varken, devamlı aklıma bir şeyler gelir ve not alırım. şimdi ise "0" ne aklıma gelen var, ne de elime... yazmak isteyipte yazamamak! sinir bozan, üzen cinsten! belki de tamamlanmamış şeyleri tamamlamam için yapılıyor bu gıcıklık, ilham perileri tarafından. onlar da haklı ama şuan yarım kalanları tamamlamak istemiyorum, yeni şeyler istiyorum. hep bu doyumsuzluk yüzünden! aynı anda bir kaç kitabı okumam gibi bir şey bu. alıyorum severek okuyorum, sonra kitabevinin önünden geçerken sesler duyuyorum; " gel kız içeri" giriyorum ve yine kitap alıyorum. ona başlıyorum, bir onu bir ötekini okuyorum. şuan 3 tane kitap yarımken, okunacak daha iki kitabım varken, gittim bir yenisini daha aldım. aferim bana!
bu aşkta da oluyor. birinden hoşlanırken, başkasından da hoşlanıyorum ve bir şeye başlayamıyorum. başlamayı düşünüyorum; " ya aradığım kişi bu değilse ve ben bunlayken karşıma çıkarsa" diye düşünürken, zaman geçiyor ve o kişi beklemiyor. doğal olarak ben yine yalnız kalıyorum. 
artık sorunu dışarıda aramaktan vazgeçmeliyim, sorun benim. ben ve iflah olmaz ruhum, doyumsuzluğum. sorunu buldum tamam, ee çareyi nasıl bulacağım? çareyi buldum diyelim, uygulayabilecek miyim? hayır, kendime hiç inanmıyorum bu konuda. 
en iyisi, kestirip atmak, ben böyleyim diye yola devam etmek. tekrarda aferim bana. zaman dolduğunda, bu pişmanlıklarımla geçerim artık diğer tarafa.
off tamam daha fazla canımı sıkmayacağım.ben en iyisi kitaplarımdan birini okuyayım. acaba hangisini okusam?!...

25 Ocak 2014 Cumartesi

canım sıkılıyor, her zaman sıkılıyor.
gözlerimi kapatıyorum ve sıkılmak geçiyor.
neden bu kadar uyuyorsun sorusuna cevap hazır; rüyalarım daha heyecanlı, daha güzel. gerçek çokta eğlenceli sayılmaz.
yaşamak için yemek yemen gerek, yemek yiyebilmek için paran olması gereken, paran olması için de çalışman gerek. çalışmak demek, erken kalkmak demek ve gününün çoğunu işte geçirmek demek. bu da eve dönünce sadece yatmak demek. böyle uzar gider. söyler misiniz bundan nasıl sıkılınmaz?
ama rüyalar öyle mi? para derdi hiç olmadı rüyamda.. ölmüş, gitmiş birini özlemiyorsun da, rüyanda sık sık görebiliyorsun. ya da uçabiliyorsun. gerçekte uçabileceğimi sanmıyorum.
peki ya sihirli güçler? onlarda hep rüyalarda. bir keresinde ışın kılıcımla savaşıyordum...
hem aşık olduğun adama dokunabiliyorsun da.. gerçekte dokunamasanda...
işte bu yüzden her şey rüyalarda daha güzel. hiçbir rüyamda sıkıldığımı hatırlamıyorum.
o zaman ben biraz daha uyuyim, renkli rüyalar göreyim.

20 Ocak 2014 Pazartesi

bir yerden başlamak gerek.

oturmuş sahilde sakince kahvemi yudumluyordum, sevgili kitabım eşliğinde. dediğim gibi sakince. sakindik hep beraber. sonra birden bir gürültü başladı, hep birden başlar zaten her şey. neyse, ambulans sesi tüm Moda'yı çılgınca doldurdu, ardından bizim mahallenin şişman köpeği, ürkütücü bir şekilde uuulamaya başladı. içimi bir ürperti sardı, köpecik hiç durmadan uuluyordu, bir yandan da ambulans sesi...
o an anlamıştım kötü bir şeyler olacağını, anlamamak ne mümkün değil mi? kalktım yerimden, hızlı adımlarla eve ilerledim. her ne olacaksa, ben evdeyken olmalıydı...
bir anda sessizlik hakim oldu Moda ya anladım başlamıştı. eve vardım, merdivenleri hızlı adımlarla çıktım ve odama girdim ve sürgüyü çektim. hazırlanmalıydım...
( arkası istediğimde)

9 Ocak 2014 Perşembe

sarılmak istiyordum delice! ama ellerimle boğazına.
onu öldürmek, en çok isteğimdi ama ben bir katil değilim. olamam demiyorum, sadece şimdilik değilim.
potansiyelim olması kötü belki de... ama eminim, her insanın katil olma potansiyeli vardır.
eminim ki hepimiz, canımıza, ruhumuza kastedeni öldürmek isteriz. zamanla geçer.
bazılarında geçmiyor tabi ki.
sevginin nefrete dönüşmesi, dönüştürülmesi en vahşisi. o zaman onu öldürme isteği, en normali.
bir gün çok seviyorsun, gece olup sabaha varmadan nefretle uyanıyorsun. bunu bu hale nasıl getiriyorsun? diye sormak istediğim çok insan var ama tabi ki gururum var soramıyorum. çekip gidiyorum.
hani dün beni seviyordun? ne oldu? nasıl bugün delice ona bağlanabiliyorsun?
bazen her şey ne kadar kolay oluyor.
o zaman hepinize küfretmek istiyorum. ana avrat, dümdüz!
ya da sükunetimi koruyorum ve kendi kendime, kendi beynimi yiyorum.
yok bu gece daha fazla kendimi yormayacağım, sizin salak aşklarınıza takılmayıp, uyuyacağım!
iyi geceler, tüm potansiyel katiller!