6 Aralık 2014 Cumartesi
31 Mart 2014 Pazartesi
aşk, alışkanlık, eksiklik, saçmalık ve daha bir çok şey.
nefessizlik, ya da nefesin kesilmesi.. bağlamıştı bir an da hayata.. ölmek üzereyken anlamak gibi hayatı..
bazen diyorum ki; ölmek üzere olsam da anlasam hayatı.. ki biliyorum o zaman da anlamayacağım.
bazen bir şeyler güzel oluyor.. hani hissediyorsun, seviyorsun falan. sevdiğin için korkuyorsun. sonra garip şeyler oluyor... çok garip...
eksikler dolmaya başlayınca bana bir haller oluyor. saçmalıyorum, gerçekten çok saçmalıyorum.
istediğimiz eksiklerin dolması değil midir oysa?
hep onları dolduracak birini aramaz mıyız? ararız, bulamayız..
ve ben bulurum.
işte o zaman başlar tüm terslikler. Tanrı kulu mutlu olsun ister ama kul korkar mutlu olmaya. alışmamış tabi ki mutluluklara... alışsa kaçar mı aşktan öte tarafa?
kaçmaz tabi.
hayatımızda ki eksiklikler bizde güvensizliğe sebep olur. eksikler dolmaya başlayınca, bu güvensizlik yükselir, yükselir ve bir anda düşüşe geçer. çakılırsın toprağa. anlayacağın iki ucu boklu değnek.
ne yapsak ki bilemedim şimdi?.
tabi bir de işin içinde eksik yaşamak var ve tekrardan alışkanlık var. alışmışız eksikliklere ne gerek var dolu olmasına değil mi? alışkanlıklarımızı değiştirmemek lazım. iyi ya da kötü dursun orada. sonra, sonradan görmeler gibi olup çıkıveriyoruz..
işte ben de böyle bir şeyler oluyor. saçmalıyorum falan. oysa çok iyiydim haa! ama bak yaramadı, huysuzlaştım, rahatsızlaştım falan. ne güzel düşünmeden yaşıyordum.
ve dedim ki, eksik kalsın.
bazen diyorum ki; ölmek üzere olsam da anlasam hayatı.. ki biliyorum o zaman da anlamayacağım.
bazen bir şeyler güzel oluyor.. hani hissediyorsun, seviyorsun falan. sevdiğin için korkuyorsun. sonra garip şeyler oluyor... çok garip...
eksikler dolmaya başlayınca bana bir haller oluyor. saçmalıyorum, gerçekten çok saçmalıyorum.
istediğimiz eksiklerin dolması değil midir oysa?
hep onları dolduracak birini aramaz mıyız? ararız, bulamayız..
ve ben bulurum.
işte o zaman başlar tüm terslikler. Tanrı kulu mutlu olsun ister ama kul korkar mutlu olmaya. alışmamış tabi ki mutluluklara... alışsa kaçar mı aşktan öte tarafa?
kaçmaz tabi.
hayatımızda ki eksiklikler bizde güvensizliğe sebep olur. eksikler dolmaya başlayınca, bu güvensizlik yükselir, yükselir ve bir anda düşüşe geçer. çakılırsın toprağa. anlayacağın iki ucu boklu değnek.
ne yapsak ki bilemedim şimdi?.
tabi bir de işin içinde eksik yaşamak var ve tekrardan alışkanlık var. alışmışız eksikliklere ne gerek var dolu olmasına değil mi? alışkanlıklarımızı değiştirmemek lazım. iyi ya da kötü dursun orada. sonra, sonradan görmeler gibi olup çıkıveriyoruz..
işte ben de böyle bir şeyler oluyor. saçmalıyorum falan. oysa çok iyiydim haa! ama bak yaramadı, huysuzlaştım, rahatsızlaştım falan. ne güzel düşünmeden yaşıyordum.
ve dedim ki, eksik kalsın.
28 Şubat 2014 Cuma
bir kayıtsızlık almış başını gidiyor.
sen arada bir saçmalardın. artık saçmalamaz oldun.
sokağın sonundan, başına gelişini hatırlıyorum, dün gibi aklımda. nereden geliyordun, sonra nereye gittin, benle mi gittin, bensiz mi gittin... bunlar yok, sadece sondan, başa gelişin var aklımda...
zaten hep böyle yarım kalmıştı her şey. ya ben yarım bırakmayı seviyordum ya da hayat bana bunu layık görüyordu. bilinmez. bilinse de fark etmez. sonuç hep aynı.
sonra bir gün aklıma şey geliyor, dur neydi...?
sesin mi? sesin gelmiyor. benden önce sesler siliniyor. kokular hiç hatırlanmıyor.
aaa bu koku, bu kokuyu biliyorum. kimindi ki?
işte böyle siliniyor tek tek.
senle ilgili bir şey hatırlamak istiyorum, minicikte olsa bir şey.. sonra bir bakıyorum, seni bile hatırlamıyorum.
o da kim? öyle biri mi vardı?
varmış, başkalarından öğreniyorum.
oysa ben, kötü şeyleri hatırlarım ama seni hiç hatırlamıyorum.
sokağın sonundan, başına gelişini hatırlıyorum, dün gibi aklımda. nereden geliyordun, sonra nereye gittin, benle mi gittin, bensiz mi gittin... bunlar yok, sadece sondan, başa gelişin var aklımda...
zaten hep böyle yarım kalmıştı her şey. ya ben yarım bırakmayı seviyordum ya da hayat bana bunu layık görüyordu. bilinmez. bilinse de fark etmez. sonuç hep aynı.
sonra bir gün aklıma şey geliyor, dur neydi...?
sesin mi? sesin gelmiyor. benden önce sesler siliniyor. kokular hiç hatırlanmıyor.
aaa bu koku, bu kokuyu biliyorum. kimindi ki?
işte böyle siliniyor tek tek.
senle ilgili bir şey hatırlamak istiyorum, minicikte olsa bir şey.. sonra bir bakıyorum, seni bile hatırlamıyorum.
o da kim? öyle biri mi vardı?
varmış, başkalarından öğreniyorum.
oysa ben, kötü şeyleri hatırlarım ama seni hiç hatırlamıyorum.
28 Ocak 2014 Salı
doyumsuzluk
zamansız anlarda, aklıma gelen bir sürü hikaye, zaman varken hiç gelmiyor. yaz sil, sil yaz takılıyorum. çok yazasım var ama bir şeyler çıkmıyor. oysaki işim gücüm varken, devamlı aklıma bir şeyler gelir ve not alırım. şimdi ise "0" ne aklıma gelen var, ne de elime... yazmak isteyipte yazamamak! sinir bozan, üzen cinsten! belki de tamamlanmamış şeyleri tamamlamam için yapılıyor bu gıcıklık, ilham perileri tarafından. onlar da haklı ama şuan yarım kalanları tamamlamak istemiyorum, yeni şeyler istiyorum. hep bu doyumsuzluk yüzünden! aynı anda bir kaç kitabı okumam gibi bir şey bu. alıyorum severek okuyorum, sonra kitabevinin önünden geçerken sesler duyuyorum; " gel kız içeri" giriyorum ve yine kitap alıyorum. ona başlıyorum, bir onu bir ötekini okuyorum. şuan 3 tane kitap yarımken, okunacak daha iki kitabım varken, gittim bir yenisini daha aldım. aferim bana!
bu aşkta da oluyor. birinden hoşlanırken, başkasından da hoşlanıyorum ve bir şeye başlayamıyorum. başlamayı düşünüyorum; " ya aradığım kişi bu değilse ve ben bunlayken karşıma çıkarsa" diye düşünürken, zaman geçiyor ve o kişi beklemiyor. doğal olarak ben yine yalnız kalıyorum.
artık sorunu dışarıda aramaktan vazgeçmeliyim, sorun benim. ben ve iflah olmaz ruhum, doyumsuzluğum. sorunu buldum tamam, ee çareyi nasıl bulacağım? çareyi buldum diyelim, uygulayabilecek miyim? hayır, kendime hiç inanmıyorum bu konuda.
en iyisi, kestirip atmak, ben böyleyim diye yola devam etmek. tekrarda aferim bana. zaman dolduğunda, bu pişmanlıklarımla geçerim artık diğer tarafa.
off tamam daha fazla canımı sıkmayacağım.ben en iyisi kitaplarımdan birini okuyayım. acaba hangisini okusam?!...
25 Ocak 2014 Cumartesi
canım sıkılıyor, her zaman sıkılıyor.
gözlerimi kapatıyorum ve sıkılmak geçiyor.
neden bu kadar uyuyorsun sorusuna cevap hazır; rüyalarım daha heyecanlı, daha güzel. gerçek çokta eğlenceli sayılmaz.
yaşamak için yemek yemen gerek, yemek yiyebilmek için paran olması gereken, paran olması için de çalışman gerek. çalışmak demek, erken kalkmak demek ve gününün çoğunu işte geçirmek demek. bu da eve dönünce sadece yatmak demek. böyle uzar gider. söyler misiniz bundan nasıl sıkılınmaz?
ama rüyalar öyle mi? para derdi hiç olmadı rüyamda.. ölmüş, gitmiş birini özlemiyorsun da, rüyanda sık sık görebiliyorsun. ya da uçabiliyorsun. gerçekte uçabileceğimi sanmıyorum.
peki ya sihirli güçler? onlarda hep rüyalarda. bir keresinde ışın kılıcımla savaşıyordum...
hem aşık olduğun adama dokunabiliyorsun da.. gerçekte dokunamasanda...
işte bu yüzden her şey rüyalarda daha güzel. hiçbir rüyamda sıkıldığımı hatırlamıyorum.
o zaman ben biraz daha uyuyim, renkli rüyalar göreyim.
gözlerimi kapatıyorum ve sıkılmak geçiyor.
neden bu kadar uyuyorsun sorusuna cevap hazır; rüyalarım daha heyecanlı, daha güzel. gerçek çokta eğlenceli sayılmaz.
yaşamak için yemek yemen gerek, yemek yiyebilmek için paran olması gereken, paran olması için de çalışman gerek. çalışmak demek, erken kalkmak demek ve gününün çoğunu işte geçirmek demek. bu da eve dönünce sadece yatmak demek. böyle uzar gider. söyler misiniz bundan nasıl sıkılınmaz?
ama rüyalar öyle mi? para derdi hiç olmadı rüyamda.. ölmüş, gitmiş birini özlemiyorsun da, rüyanda sık sık görebiliyorsun. ya da uçabiliyorsun. gerçekte uçabileceğimi sanmıyorum.
peki ya sihirli güçler? onlarda hep rüyalarda. bir keresinde ışın kılıcımla savaşıyordum...
hem aşık olduğun adama dokunabiliyorsun da.. gerçekte dokunamasanda...
işte bu yüzden her şey rüyalarda daha güzel. hiçbir rüyamda sıkıldığımı hatırlamıyorum.
o zaman ben biraz daha uyuyim, renkli rüyalar göreyim.
20 Ocak 2014 Pazartesi
bir yerden başlamak gerek.
oturmuş sahilde sakince kahvemi yudumluyordum, sevgili kitabım eşliğinde. dediğim gibi sakince. sakindik hep beraber. sonra birden bir gürültü başladı, hep birden başlar zaten her şey. neyse, ambulans sesi tüm Moda'yı çılgınca doldurdu, ardından bizim mahallenin şişman köpeği, ürkütücü bir şekilde uuulamaya başladı. içimi bir ürperti sardı, köpecik hiç durmadan uuluyordu, bir yandan da ambulans sesi...
o an anlamıştım kötü bir şeyler olacağını, anlamamak ne mümkün değil mi? kalktım yerimden, hızlı adımlarla eve ilerledim. her ne olacaksa, ben evdeyken olmalıydı...
bir anda sessizlik hakim oldu Moda ya anladım başlamıştı. eve vardım, merdivenleri hızlı adımlarla çıktım ve odama girdim ve sürgüyü çektim. hazırlanmalıydım...
( arkası istediğimde)
o an anlamıştım kötü bir şeyler olacağını, anlamamak ne mümkün değil mi? kalktım yerimden, hızlı adımlarla eve ilerledim. her ne olacaksa, ben evdeyken olmalıydı...
bir anda sessizlik hakim oldu Moda ya anladım başlamıştı. eve vardım, merdivenleri hızlı adımlarla çıktım ve odama girdim ve sürgüyü çektim. hazırlanmalıydım...
( arkası istediğimde)
9 Ocak 2014 Perşembe
sarılmak istiyordum delice! ama ellerimle boğazına.
onu öldürmek, en çok isteğimdi ama ben bir katil değilim. olamam demiyorum, sadece şimdilik değilim.
potansiyelim olması kötü belki de... ama eminim, her insanın katil olma potansiyeli vardır.
eminim ki hepimiz, canımıza, ruhumuza kastedeni öldürmek isteriz. zamanla geçer.
bazılarında geçmiyor tabi ki.
sevginin nefrete dönüşmesi, dönüştürülmesi en vahşisi. o zaman onu öldürme isteği, en normali.
bir gün çok seviyorsun, gece olup sabaha varmadan nefretle uyanıyorsun. bunu bu hale nasıl getiriyorsun? diye sormak istediğim çok insan var ama tabi ki gururum var soramıyorum. çekip gidiyorum.
hani dün beni seviyordun? ne oldu? nasıl bugün delice ona bağlanabiliyorsun?
bazen her şey ne kadar kolay oluyor.
o zaman hepinize küfretmek istiyorum. ana avrat, dümdüz!
ya da sükunetimi koruyorum ve kendi kendime, kendi beynimi yiyorum.
yok bu gece daha fazla kendimi yormayacağım, sizin salak aşklarınıza takılmayıp, uyuyacağım!
iyi geceler, tüm potansiyel katiller!
onu öldürmek, en çok isteğimdi ama ben bir katil değilim. olamam demiyorum, sadece şimdilik değilim.
potansiyelim olması kötü belki de... ama eminim, her insanın katil olma potansiyeli vardır.
eminim ki hepimiz, canımıza, ruhumuza kastedeni öldürmek isteriz. zamanla geçer.
bazılarında geçmiyor tabi ki.
sevginin nefrete dönüşmesi, dönüştürülmesi en vahşisi. o zaman onu öldürme isteği, en normali.
bir gün çok seviyorsun, gece olup sabaha varmadan nefretle uyanıyorsun. bunu bu hale nasıl getiriyorsun? diye sormak istediğim çok insan var ama tabi ki gururum var soramıyorum. çekip gidiyorum.
hani dün beni seviyordun? ne oldu? nasıl bugün delice ona bağlanabiliyorsun?
bazen her şey ne kadar kolay oluyor.
o zaman hepinize küfretmek istiyorum. ana avrat, dümdüz!
ya da sükunetimi koruyorum ve kendi kendime, kendi beynimi yiyorum.
yok bu gece daha fazla kendimi yormayacağım, sizin salak aşklarınıza takılmayıp, uyuyacağım!
iyi geceler, tüm potansiyel katiller!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)