dayanamıyorum,kabuslar bitmez. huzur bulunmaz. yok yok ben huzura eremem, dünyaya geliş sebebim ağlamak.. daraldım artık bu ağır yüreklerden,umursamaz olmak istiyorum.. kaçmak, kaçarken de herşeyi bırakmak istiyorum. beynimi,düşüncelerimi,kalbimi,sevdiklerimi,sevmediklerimi...gelmesinler benle, kalsınlar bıraktığım yerde..yeniden doğmak istiyorum,iyi bir karmayla.. ahhh neler ettimde önceki hayatımda çekerim bu kadar vahşice?! neler ettim tanrım ben de alırsın hala bir şeylerin hıncını benden.. neler ettim de buldum..?
sıkıldım ölmek bile istemiyorum.. alıp başımı gideyim.nereye gideyim,nerelere kaçayım.. ama bulur beni tüm kabuslar, öyle bir yapışmışlar ki düşmezler yakamdan... ben sevmem onlar çok sever..sevmesin beni sevmediklerim..
işte böyle giden ruh hallerinden sonra bozdu kendini melis... karman çorman ruh hali bir anda düzeldi,raporu verildi..evet o artık bir deliydi.. delirtilmişti ama onu delirtenler değildi raporu veren için sorun;onun sonunda dayanamayıp delirmiş olmasıydı 1 numaralı sorun.. güçlü olması gerekiyordu ama artık gücü kalmamıştı. herşey bir yere kadardı ama sen düşersen, ezmekten yanadır herkes seni..el uzatmak mı,zor iş beee!
amaç düşeni ezmektir her daim.. sever insanlar düşeni ezmeyi...
artık konuşmuyordu,anlatmak istemiyordu. sonuçta delirmişti;sonuç buydu raporu verenler için. ama melis yorulmuştu,susmayı seçti.yapıştırdıkları tüm yargıları kabul etti.. insanlara ki peşin hükümlü insanlara dert anlatmanın anlamı yoktu. susmak asalettir diye saçmaladı içinden.. sonra o da kabullendi delirdiğini..kendi kendine konuşuyordu.. aslında kendi kendine konuşmaktan zevk alıyordu,onu anlamayan,anlamak istemeyen boş beyinlere konuşmaktansa kendi kendine konuşuyordu.bir kendi anlıyordu,tek kendi anlıyordu.. kendi kendini anlamayı seviyordu.. kafasının içinde yalnız olmayı seviyordu..
melise üzülenler mi? evet ona üzülenler olmuştu ama o kendi adına seviniyordu. kurtulmuştu herkesin dırdırından..ne mutlu yalnızlık ne mutlu sessizlik...geliyorlardı evet ziyaret edeni vardı ama çok mutluydu artık konuşmak zorunda değildi ve konuşmadığı için bozulan, kırılan, trip atan yoktu. çünkü artık o bir deliydi ve konuşmaması en doğal hakkıydı.. sonunda hakları verilmişti ona..ne yazık haklarını vermeleri için delirmiş olması gerekiyordu...bunca zaman bunu çözememiş olduğu içinde çok dertliydi oysa çözseydi bu durumu,erken kurtulacaktı tüm sıkıntılardan..
ruhunun huzursuzluğu dinmişti.artık kendini bir yere ait hissediyordu.bunca zaman aradı ait olacağı yeri ve oranın bir hastane ve yapayalnız,ilaçlarla uyutulduğu bomboş bir oda olması çok ilginçti.boş yere yormuştu kendini..boş yere yaşlanmıştı yüreği..
evet oda boştu,deli ya kendini öldürür diye... ama ölmek isteyen bulur yolunu her şekil. hele melis gibi bir kızsa çok kolay bulurdu.zaten buraya getirilme sebebi intihar girişimiydi..aslında o intihar etmemişti..uyuyamıyordu,uyku kaçmıştı ondan.. hoş uyuduğu kısa anlar oluyordu, onlarda da kabusla uyanıyordu...sadece deliksiz uyku istedi,hasret kalmıştı huzurlu,sıcak uykuya.. o da ilaçlara başvurdu, o da yaramayınca üstüne alkol aldı, o da yaramadı ve esrar içti.. ee doğal olarak mide fenalarda kalınca ne olur? neticeyi biliyoruz,melis intihar etti zaten depresyondaydı ölmek istiyordu...
hayır sadece huzurlu uykuya çok hasretti.neyse savaşmadı kabullendi o ölmek istiyordu. ne derlerse evet dedi...kabul etti yargısını ve oturdu yerine...
işte böyle melis bu hallerde ama iyi artık.. çünkü sus pus,konuşma zorunluluğu yok..
melis mutlu şu günlerde...
18 Şubat 2010 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder